loader
Direvli’nin Elektriksiz Yılları- Radyo, Akülü Televizyon, Löküs

Direvli’nin Elektriksiz Yılları- Radyo, Akülü Televizyon, Löküs

Bizim, biri küçük biri büyük iki tane termosumuz vardı. Küçük olanı ile iftar saatine yakın köprünün yanındaki İrbam ustanın ceviz ağacının dibinden ve ‘arkaltında’ ‘Karalıların’ yolunun üstü..

Direvli’nin Elektriksiz Yılları- Radyo, Akülü Televizyon Ve Löküs
Mehmet ÖZDEMİR
 
Ülkede 12 Eylül darbesinin etkileri, eskiden beri süregelen yoksulluk ve yokluk devam etmekte. Doğanca köyünde elektriğin daha gelmediği zamanlar. Günümüz insanının hayal dahi edemediği ama elektriksiz hayatın yaşandığı tarihler…
 
Ramazan ayının sıcak yaz aylarına denk geldiği yıllar. Ekinler biçilecek, saplar sürülecek, fıstıklar ekilecek, iş çok, çalışmak gerek. Bu irezilliğin yanında insanın canı soğuk su ister. Buzdolabı yok, buz yok. Arada sırada yayladan getirilen karla sular soğutulur. Dermen deresi bu yönden çok şanslı, değirmenlerin suyu genelde soğuk akar. Bir de termos veya su kabağı bulduğunuzda sizden nasiplisi yoktur. 
 
Bizim, biri küçük biri büyük iki tane termosumuz vardı. Küçük olanı ile iftar saatine yakın köprünün yanındaki İrbam ustanın ceviz ağacının dibinden ve ‘arkaltında’ ‘Karalıların’ yolunun üstündeki muğarcıktan su getirmek benim vazifelerim arasındaydı. Büyük termosu ben taşıyamazdım. Rahmetli dedem Yahya Çavuş yemek yerken yanında mutlaka su dolu tasını bulundururdu. Küçük termosun suyunu bazen dedem tek başına bitirirdi. 
 
Mahalle içi iletişim karşıdan karşıya çığırma ile, dış dünya ile iletişim ise mektubun yanında, dört adet büyük pille çalışan Delta marka radyo ile sağlanmakta. FM radyo henüz keşfedilmemiş. Bazı evlerde büyük transistorlu radyolar da mevcut. Haberler yegane radyo kanalı olan TRT radyosundan dinlenir. 
 
Haber saati akşam saat 7.00 idi. Ana haber bülteni saati milletin aleminde uzun yıllar böyle kalmıştı. Radyo tiyatroları, arkası yarınlar hatırlayabildiğimiz programlardı. Bir de futbol maçlarının anlatımı. Sahada oynanan maçı canlı izliyormuşcasına tasvir edilen futbol maçları. 
 
Futbol maçlarını yine cumartesi- pazar günleri Orhan Ayhan, İlker Yasin, Levent Özçelik gibi efsane spikerlerin sesinden dinlerdik. Hem keçi güdersiniz hem radyoda maç dinlersiniz, Şimdilerde stadyumlarda maç izlerken aldığınız zevkin daha fazlasını radyodaki maç anlatımından alırdınız. Selçuk Yula, Rıdvan Dilmen, Müjdat abi ve Hasan Vezir’in meşhur olduğu, skorların 0-3 den 4-3’ e döndüğü sezonlar. 
 
Hatırladığım kadarıyla köyde iki tane siyah beyaz televizyon vardı.
 
Bunlar akü ile çalışır ve aluminyum telli bir anten vasıtasıyla kanallar bulunurdu. Görüntünün bulunması için anten sürekli yön değiştirilir görüntü ve ses bulunduğu anda anten sabitlenirdi. Tıpkı Vizontele filmindeki gibi. Çoğu zaman da karıncalanma arasında spikerleri, görüntüleri seçmeye çalışırdınız. Bazı günlerde akülü televizyonu olan komşuya seyretmeye giderdik. Komşumuz da ara sıra televizyonun aküsünün doldurmak üzere çarşıya götürür getirirdi. O yıllarda ve sonrasında bizim hiç televizyonumuz olmadı. 
 
Tahsil hayatımın ilk yılı. Anaokullarının olmadığı, hem ilkokul hem ortaokulun aynı okulda, sabah ilkokul, öğleden sonra ortaokul talebelerinin eğitim gördüğü Doğanca okulu. Okula dört kilometrelik patika yollardan yürünerek gidildiği zamanlar. 
 
Sinan beyin köpekleri görüp yola çıkmasın diye yolun kökünden yüründüğü, kış aylarında murtlu derenin geçit vermediği, sabah karanlığının elimizde taşıdığımız bir tutam çıra ile aydınlandığı yıllar. 
 
Kanımızın hızlı aktığı bazen Asardan, bazen Murtlu Dereden, bazen Değirmenlerden okula gidip geldiğimiz, dört kilometreyi bazen sekiz bazen on dakikada koştuğumuz yaşlar. Öğleden sonra okuldan gelir gelmez, elinize bir çomaç tutuşturulur, ya fasulye sulanacak veya keçiler güdülecek veya Mugarcıktan ufak termos doldurulacaktır.
 
Akşam olur, karanlık çöker, aydınlatma için gaz yağlı yedi veya ondört numara fitili olan lambalar yakılırdı. Yedi numara lamba küçüktür, az yakar ve az ışık verir, ondört numara lamba tam tersine ışığı da, yaktığı gaz yağı miktarı da çoktur. Gazyağı pahalıdır, zor bulunur, onun için gaz lambasına aynı zamanda ‘idare’ namı verilmiştir.
Bizim ayrı evimiz henüz yapılmamıştı, dedemin evinde hayat sürmekteyiz. Köye yeni yeni tüplü löküsler gelmeye başlamıştı. Dedemin evine de yeni bir löküs alındı. Löküs iki kilogramlık tüpün başına takılan, gömleği, camı olan bir aydınlatma aracıydı. 
 
O dönem itibariyle aydınlatma da büyük bir devrim demekti ve gerçekten lükstü. Löküs gömleğinin de büyüğü küçüğü vardı.  Tüpü, löküsü almak, löküs başlığını tüpün başına iyice takmak, löküs gömleğini düzgün takıp bağlamak, löküs başlığının ufacık deliğinden yanık kibriti içeri sokup löküsü yakmak büyük bir marifetti. Bir de o löküs gömleğini düşürmeden, camını kırmadan muhafaza etmek büyük bir başarıydı. Löküsün sık sık gömleği düşer, camı kırılır, tüpü bitiverirdi.
 
Dedemin evine de mavi ipragaz marka bir tüp ve löküs alındı. Alına tüp, löküs başlığı uzun zaman evin bir tarafında bekledi durdu. Biz de çocuk halimizle löküsün ışığı altında ders çalışma hayali kurardık. Bir akşam vaktiydi. Çardakta, löküsü tüpe takıp daha aydınlık gece geçirmeyi hayal ediyorduk. 
 
Bu işler için evin önündeki çardağa çıktık. Köyün olçumlarından birisi bu işi yapacaktı. Löküs başlığını taktı, gömleği ucuna geçirdi, kibriti çakıp löküsü yakacaktı ki tüp birden alev aldı. Muhtemelen tüp başlığı tüpe iyice takılıp sıkıştırılmamıştı. 
 
Çardağın önü açık olunca hemen tüp löküsle beraber evin önüne fırlatıverdi. Tüp evin önünde uzun zaman her tarafı aydınlatacak şekilde yandı. Kış ayları olduğu için herhangi bir yangın çıkmamıştı. 
 
Tüpün üzerindeki kaçaktan sızan gaz uzun süre yandıktan sonra bitimine yakın tüp bomba gibi patladı ve ortadan ikiye ayrıldı. Patlama sesi her taraftan duyulmuştu. 
 
Paranın kıt olduğu zamanlar, muhtemelen yeni bir tip ve löküs almak mümkün olmamıştı. Bizim daha lüküs bir gece aydınlığı hayalimiz acı bir tecrübe ile sona ermişti O geceden sonra bizim evde bir daha tüp, löküs kelimeleri duyulmadı, bazen ocakta yanan çıra, bazen ondört numara gaz lambası ile iktifa etmeye devam ettik.
 
Kısa süre sonra Turgut Özal’ın ‘yol, su, elektrik’ hamlesi… ve artık Türkiye’’nin ‘aydınlık günleri’ gecemize, yolumuza ve istikbalimize güneş gibi doğmaya başlamıştı.


Gazipaşa Haberler Not:
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Gazipaşa Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.gazipasahaberler.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İzinsiz ve "kaynak gösterilse" dahi iktibas olunamaz; hiçbir surette kopyalanamaz ve başka bir yerde yeniden yayıma konulamaz.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

Benzer Haberler