loader
İnsanların Bazı Sorunlarının Yaşama Ve Siyasete Yansıması

İnsanların Bazı Sorunlarının Yaşama Ve Siyasete Yansıması

İnsana ait sorunların, onun varlığından ve yaratılış nedeninden bağımsız olarak düşünülebilmesi ve anlamlı bir değerlendirmeye tabi tutulması ise aklen gereksizlik içermektedir. Zeka kapasitesi...

İnsan Neslinin Bazı Sorunları Ve Bunların, Yaşama Ve Siyasete Yansımaları…
Av. Sedat Çetinkaya
 
Zeka kapasitesi, beyin gücü , muhakeme kabiliyeti ve ruhuna ait değerlerin sınırlı bir bedene yansımasıyla şekillenen yetenek ve hislerle donanmış olan İNSAN, medeniyetler kurarken, VARLIĞINA ÖZGÜ BAZI SORUNLAR da oluşturmuş ve bu sorunları büyüterek günümüze değin getirmiş bulunmaktadır… 
 
İnsana ait sorunların, onun varlığından ve yaratılış nedeninden bağımsız olarak düşünülebilmesi ve anlamlı bir değerlendirmeye tabi tutulması ise aklen gereksizlik içermektedir.
 
İNSANIN EN BÜYÜK SORUNU , analitik düşünme ve değerlendirme yoksunu bir varlık şeklinde hareket etmesiyle ortaya çıkmaktadır. Bu yönüyle insan, ADETA BİR HAYVAN GİBİ YAŞAMAK İSTEMEKTE,  yemek- içmek- eğlenmek- gezmek- seyahat etmek gibi gerçek bir amaç taşımayan faaliyetlere kapılarak; düşünce yükü, sorumluluk ve amaç taşımaksızın yaşamını devam ettirme GÜDÜSÜ içinde bulunmaktadır. 
 
İnsanların hemen hemen hepsinin, bu güdülenmeden payını almış şekilde varlığını devam ettirdiği de yadsınamaz bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Bu gerçeklik ise insanı, evren ve bağlı tüm felsefi meseleler hakkında düşünmekten alıkoyan bir sonuç ortaya koymaktadır ki bu yaklaşımın en önemli neticesi de kişinin, ALLAH İNANCINDAN YOKSUN YA DA DİNİ VE SOSYAL YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ UMURSAMAYAN BİR BİREY OLARAK VARLIK KAZANMASI biçiminde tezahür etmektedir.
 
Saplantılarla, ön yargılarla, duygularla ve kalıplarla değil, gerçek anlamda düşünen bir bireyin;  Allah’ın ve Kuran-ı Kerim’in gerçekliğine ve Hz.Muhammed sav. efendimizin varlığının kıymetine ulaşamaması mümkün değildir. Ancak araştırma arzusu içinde olmayan, yaşamın kendisini sürüklediği amaçsızlık ve boşluk içinde sürüklenen, hiçbir ilkesel mücadelesi olmayan ve en önemlisi de düşünmekten aciz olan insanın, yaşamına anlam kazandıracak ve iman hakikatiyle tanışmasını sağlayacak bir akıl- fikir ve muhakeme seviyesine ulaşabilmesi olanaklı değildir. 
 
Bu durum ise insanının dünyada bulunma nedenini idrak edememesine ve sonunun, ebedi hüsran içeren bir netice biçiminde tezahür etmesine neden olmaktadır. Elbette böyle bir insanın, bir Müslüman açısından olması gereken bir siyasi yaklaşım içinde bulunması da söz konusu olamayacak ve hatta söz konusu insan, müslümana zulmeden siyasi ideolojilerin destekçisi dahi olabilecektir.
 
İnsanın diğer bir sorunu ise şükür içinde olmaması hatta bu kelime ile temsil edilen manaya düşman olmasıdır. ŞÜKÜRSÜZLÜK, içeriğinde; isyanı, hakareti, arkadan konuşmayı, haksız eleştiriyi, adam satmayı, yarı yolda bırakmayı, kalleşliği, ihaneti (vs.) de barındıran bir kavramdır. ŞÜKÜRSÜZ İNSAN, kendisini işsiz bırakacağını , tüm iş arkadaşlarına zarar vereceğini bile bile işverenine veya farklı bir durum bağlamında ailesine, dostlarına, yol arkadaşlarına, devletine ya da vatanına çok büyük zararlar verebilir. 
 
Bu şükürsüzler, vatan haini sıfatıyla oluşan kümenin değişmez elemanları olduğu gibi herhangi bir sıkıntı durumunda gemiyi ilk terk eden çıkarcılar da bunlardan başkası değildir. Günümüzün tabiriyle bunlar her şart altında AÇ olanlar, ilkesiz kapitalistler, çıkarları zedelenince vahşi hayvanları gölgede bırakacak ya da sinsilikte küresel oyuncu ödülünü alacak şekilde acımasızca saldıranlardır. 
 
Bu ülkenin geleceği için büyük mücadeleler verenleri acımasızsa eleştirip, kendi çıkarları uğruna zağar gibi ortalıkta fink atanlar da bunların ta kendileridir. Bilinmelidir ki şükürsüzler, sadece iyi gün dostları ve destekçileridir. Allah’a karşı şükrü olmayanların; ailesine, sevdiklerine ve siyasi davalarına  yönelik sadakati de olmayacaktır. Çünkü zorluklara dayanmayı da içeren şükür kavramı ile sadakat arasında pozitif bir korelasyon bulunmaktadır.
 
İnsanın başka bir klasik sorunu ise CEHALETİDİR. İnsan, bilgiyi işleme bakımından bir bilgisayara benzer. İnsanının zekası onun işlemcisi; beyni, “ram” kapasitesi ve programları, hafızası ise hard diski gibidir. İçine veri yüklenmemiş ya da sınırlı veri yüklenmiş bir bilgisayardan, iyi bir netice almak mümkün olmadığı gibi beynine bilgi adına yeterli veri girmemiş insanının da düşünce adına bir şeyler üretebilmesi, değerlendirme yapabilmesi, yaşamını daha da anlamlı kılacak bir şekilde yaşayabilmesi mümkün değildir. 
 
için Sadece 300 kelime ile çalışan bir beyin ile 300.000 kelime kapasitesine sahip bir beynin düşünce çıktısı aynı olmayacağı gibi içinde; duygular, öngörüler, ileri keşifler, zorlama fikirler dahil milyonlarca grift veriyi işleyen ve değerlendiren bir beynin çıktısı da aynı olmayacaktır. İşte BİRÇOK İNSAN, cehaletinden kaynaklı nedenlerle sonuca ilişkin yaptığı değerlendirmeler hatalı olduğu ve hayata sadece kendi düşünce perspektifinin çıktılarıyla bakma yanlışına düşmüş olması nedeniyle büyük bir ziyan içinde bulunmaktadır. 
 
Sadece akıl, bilgi ve muhakeme ile doğru sonuca ulaşabilmek için, kişi bazında bu faktörlerin hepsinin de küçük ayrıntıları önemsiz kılacak bir büyüklüğe, güce ve derinliğe ulaşmış olması gerekmektedir. Bir örnekle ifade edecek olursam, bir tıp profesörü düşününüz ki muhtemelen tıp alanında yeterli bir bilgiye sahiptir. Ancak bu kişinin genel kültürü hiç iyi olmayabileceği gibi tarih- sosyoloji- din gibi konularda kayda değer bir bilgi sahibi olmayabilir. 
 
Dolayısıyla bu profesörün, İslam inancı ya da Türk tarihinin temelleri konusunda yapacağı bir değerlendirmenin doğru bir değerlendirme olduğunu söyleyebilmek mümkün olmayacaktır. Oysa din felsefesine ya da farklı bir ifadeyle akaide ilişkin bakış açısı, bir insanın en önemli değeridir. 
 
İşte bu değerin önemine ve içeriğine ilişkin doğru sonuca ulaşmak, diğer yan faktörler bir tarafa bırakılacak olursa, AKIL- BİLGİ VE MUHAKEMENİN, mükemmele yakın bir bileşkesini zorunlu kılmaktadır. Ancak bu bileşkeye, gerçek ve çok yönlü ilim sahipleri dışında ulaşabilecek kimse ise bulunmamaktadır. Bu nedenle NAS; yani Yüce Allah’ın, peygamberleri vasıtasıyla bize ulaştırdığı hitaplar, insana sunulan özet bir bilgiyi ve inanmakla kısa sürede ulaşılacak yüksek bir düşünce seviyesini içermesi bakımından çok ama çok önemlidir. 
 
NAS ve NAS ile yaşam arasındaki bağlantıyı tesis eden peygamberin sünneti üzerinden yolunu belirlemeyenler ya da sünneti inkar edip nasları da yetersiz bir ilimle değerlendirme konusu yapanlar; ilmin, zeka oyunlarının, çıkmaz düşünce sokaklarının, fikir bariyerlerinin ve çıkar ilişkilerinin ardında yok olup gideceklerdir ki birçoğunun SAPITARAK gittiğini herkesin gördüğünden de eminim…
 
İnsanın çok önemli bir sorunu da edeb bilmemesi ve kibridir. Edeb bilmeyen insan, kompleks taşıyan insandır. Kompleks taşıyan insanla yaşamak ve onunla doğru bir sonuca ulaşmak ise çok zordur. Çünkü kompleks taşıyan insan; inanmaz, sevmez, kırar, eleştirir, yıkar, bozar, dağıtır, kurutur, yok eder, zarar verir, kavga eder ve hülasa her türlü negatifliği çeşitli derecelerde bünyesinde barındırır. Hemen hemen tüm kötü huylar da zaten edepsizliğin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Edeb bilmemenin dini açıdan ortaya çıkardığı en önemli sonuç ise kişinin kendisini ilahi rızanın dışında bir noktada konumlandırması biçiminde bir sonuç meydana getirmesidir. 
 
Edebsizliğin nedeni, kişinin benliğinde var olan, aşırı ve törpülenmemiş benlik duygusu (ego) ve bu duyguya bağlı olarak gelişen kibirdir. Bir ülkenin devlet başkanından, saygıyla ve rica ederek talepte bulunan bir kişiyle, saygısızca ve emrederek talepte bulunan bir kişinin durumunu düşününüz. İşte edebsiz ve kibirli kişinin durumu, Allah’ın karşısında benzer şekilde hareket eden kişi gibidir. 
 
Bu bağlamda tüm eksik sıfatlardan münezzeh olan sonsuz kudret sahibi yüce Allah’ın karşısında, bir hiç hükmündeki kibirli ve edebsiz kişiyi nasıl bir sonucun beklediğini de hepimizin düşünmesi gereği bulunmaktadır. Zira insanların bilerek veya bilmeyerek yaptıkları en önemli hatalardan biri de edebsizlik ve kibir gösterisidir ki huzurdan kovulmayı, ani ve şiddetli bir biçimde cezalandırmayı ve Allah’ın rahmetinden uzak bırakılma sonucunu doğurur… Edebsiz ve kibirli kişiliklerin, devlet ve millet nezdinde itibarlarının olmayacağı, hasbel kader oluşmuş itibarlarının uzun sürmeyeceği de unutulmamalıdır… 
 
İnsanlar açısından sıkıntı doğuran bir sorun da insanların, akıl almaz bir unutkanlık, atalet ve gaflet içinde bulunması ve yanlış olduklarını bilseler de kendilerini geçmişten gelen saplantılı düşünce kalıplarıyla tanımlama bağnazlığından kurtulamamalarıdır. İnsanlar 20 yıl öncesini bile unutmakta, hiçbir mücadelenin içinde bulunmayarak umursamaz bir tavır içinde yaşamını sürdürmekte ve kendi sonunu hazırlayacak akla ziyan oluşumlara ve kişilere siyaseten destek vermeyi meziyet addedebilmektedir. 
 
Bunu yaparken hala ve örneğin, CHP zihniyetinin ucu kırık oklarının gösterdiği vasıfsız hedeflerin şakşakçılığını yapabilmekte; teröristlerle, küresel para baronlarının işbirlikçi elemanlarıyla saf tutup Müslüman adına söylev atan, Türklük adına havanda demir döven Türk düşmanlarına arka çıkabilmektedir…
 
MÜSLÜMAN TÜRK KİMLİKLİ HER BİREY; analitik düşünme ve değerlendirmeden yoksun olan, şükürsüzlük içinde etrafına saldıran, cehalet havuzunda yüzmeye devam eden, edeb nedir bilmeyen, kibir zırhını kuşanmış, atalet ve gaflet içinde bulunan bağnaz insanlarla ortak hedefler içinde olmaktan ve bu insanların siyasi yaklaşımlarına destek olmaktan uzak durması ve yaşamını bu bilinç ile şekillendirmesi gerektiğini bilmeli ve unutmamalıdır.     
 
Yüce Rabbim cümlemizi, Fatiha suresinde belirtilen sapıtmışların fikriyatı ve hayatı üzerine değil, kendisine nimet verdiklerinin düşünce ve yaşam biçimi üzerine daim kılsın… 
 
Her şey, bizim için her an çok geç olabilir...  


Gazipaşa Haberler Not:
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Gazipaşa Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.gazipasahaberler.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İzinsiz ve "kaynak gösterilse" dahi iktibas olunamaz; hiçbir surette kopyalanamaz ve başka bir yerde yeniden yayıma konulamaz.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

   
 
 

Benzer Haberler